GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi
Bu akşam tramvaydan inip metroya bindiğimde, vagonun arka kısmında ayakta duruyordum her zamanki gibi.Camdan, arkadaki vagonu izliyordum. Gecenin karanlığında, vagonun ışıkları rayları aydınlatıyor küçük kavislerle hareket ediyordu. Birden hoşuma gitti. Pür dikkat bakarken, yaklaşan istasyonun ışıkları eklendi bu kez. Raylar, gerilim filmlerini aratmayacak şekilde parlıyordu. Hoşlanmamıştım bu düşünceden. Toparlandım inmek üzere. Yürüyen merdivene yöneldim. Bu kezde orada hayallere daldım. Aniden duran merdivende dengesini kaybeden insanlar geldi gözümün önüne. Sanırım bu akşam haleti ruhiyem pek karamsardı. Susturdum beynimdekileri. Sakladım apar topar küçük odacıklardan birine. Farklı ve iyi şeyler olan bir odanın kapısını açmak üzere beynimin koridorlarına daldım…
NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN…
22 KASIM 2012 23.31

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi
Ay büyürken, gözlerimi alamam ondan.Yine bu akşam, ben eve dönerken, o tüm ihtişamıyla süzülmekteydi gökyüzünde. Bulutların açık grimsiliği arka fondaki koyulukla birleşirken, AY onların arasından kayıp geçmekteydi. O kadar parlaktı ki, onu kapatmak için çırpınan bulutların tüm çabaları boşunaydı. Adımlarımı yavaşlatıp durup onu izledim bir süre. Hani ne yaparsanız yapın olmuyor dediğiniz anlar vardır. Bulutların çabası gibi. Hani ne yapsalar sizi engelleyemezler deyip başkal

dırdığınız anlar vardır. AY’ın umursamaz süzülüşleri gibi…Ne kadar benziyoruz dedim yine sessizce kendime.Bir an içim rahatladı. Belki de içimden geçenlerin doğruluğuydu beni kendime gülümseten. Adımlarımı eve yönelttim usulca…Hissediyordum içimdekilerin gerçekleşeceğini ve bunu bana fısıldayan AY’ın beni izlediğini…
NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN…29 KASIM 2012 3.22
Beğen ·  · Paylaş

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi
Yağmur yağarken yürümeyi severim. düşen damlalarla beraber , içimdeki tüm kötü düşüncelerin benden çıkıp gittiğini tasavvur ederim nedense. Haleti ruhiyem iyiyse o anda, bambaşka yönde olur duygularım. Kısacası yağmur yağarken iç sesim kulağıma ne fısıldıyorsa o an, o yöndedir yağmurla yoldaşlığım. Ama hani şu bardaktan boşanırcasına dedikleri anlarında, biraz panik olurum açıkcası. Hele ki beraberinde şimşekler, fırtınalar,gök gürültüleri varsa,bir anda masumiyeti gidiverir

damlaların. Yalın güzelliği sanki yok oluverir. Herkes panik halindedir.Kimsenin aklına o an masum damlaların altında sakin sakin yürümek gelmemektedir. Hele ki hazırlıksızsa…Yıllar evvel hiç unutmam.Bir yaz akşamı bardaktan boşanırcasına yağan yağmura yakalanmıştım İstanbul sokaklarında. Önce paniklemiştim. Gençlik işte, ayağımdaki espadrillerim ıslanıyor ,saçlarımın lüleleri gidiyor diye bozulmuştum. Elektriklerde kesilince bir anda her yer kapkaranlık olmuştu. Büyük bir su çukuruna dalmıştım görmeden. İşte o noktadan sonra her şeyi boş verip , bata çıka sulara evime varmıştım. Ve ilginçtir o günden sonra bazı şeylere nasılda boş yere takıldığımı fark etmiştim. Hayat ufak detaylarla uğraşılmayacak kadar güzeldi aslında. Detaylara takılırken neleri kaçırdığımızı göremiyorduk çoğumuz…gençken takıldığım hiçbir şeyi umursamıyorum artık. Değmezmiş, yaşadıkça gördüm,gördükçe anladım…
NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN…3 ARALIK 2012 21.41

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi

Bugün eve dönerken uzun zamandır gökyüzüne bakmadığımı fark ettim.O denli meşguldüm ki, ayakkabılarımın çıkardığı sesleri,yoğun gürültülerden ayrıştırıp dinleyerek adımlarımı saymakla. Etrafımı gözlemlemekte beni yoruyordu bazen. Kalabalık

baş döndürücü oluyordu kimi anlarda işte. Ruhunuz dingin olmalıydı ki, gözleriniz takılsın kimi karelere. Boş vermiş bir halde yürürken iç hesaplaşmalarıma, birden gözüm takıldı ona. Gökyüzünde tüm haşmetiyle duruyordu işte yine. AY…Pırıl pırıl DOLUNAY. Nasıl güzel ve gizemliydi. Geçen bir iki yıl öncesinde sıkı bir arkadaştık.Her gece balkonda oturup dakikalarca onu izlediğim anları hatırladım. Onu izlerken düşündüklerim, sonra oturup kaleme vurduğum dipsiz anlar…O ve ben pek çok anlarda benzeşiyorduk. Bulutların arasına saklandığında bende saklanmak istiyordum bir şeylerden. Sonra tüm haşmetiyle sıyrılırken kendini saran karanlıklardan,tıpkı bende doğuyordum küllerimden yeniden. Ne kadar beni anlatıyordu orada tek başına ihtişamla süzülürken. Korkusuz cengaverler gibi. Yine kendimle özdeşleştiriyordum o anları. Yıkılmadım , yılmadım derken sessizce. Hayatın en uç noktalarında, kimilerine çok zor gelen anları sakin ve korkusuz savuştururken, bana kalan zaferi tekrar tekrar düşünmek ve elbetteki , sonunda gururlanmak haklı sebeplerle…Beni yine yeniden hayata bağlıyordu. İşte bu gece onunla yine karşılaşmam beni tarifsiz duyguların içine atmıştı birden. Rahatlamıştım. Eski bir dostu görüp dertleşmişim gibi , sakin ve huzurlu evimin yolunu tuttum. Size de iyi gelecektir eminim , mutlaka başınızı kaldırıp, gökyüzünde onu izlerken, derin bir nefes alıp düşünün…
NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN…1 EKİM 2012 23.44

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi
Babamı özledim, hemde çok…
Babamın av dönüşlerini beklediğim günlere gittim az evvel. Hafta sonları kurucularından olduğu Fatih Avcılar Kulübündeki arkadaşlarıyla, bazen 1, bazen 2 minibüs genelde Bolu, yada Trakya tarafına avlanmaya giderdi babam. Annem kızardı çoğu

nlukla, haklıydı. Bizlerle yalnız kalırdı. Babamın hazırlıklarını ilgiyle izlerdim. Fişeklerini ölçekleriyle saçma ve barut doldurarak ağızlarını bir makine yardımıyla kapaması, kırma el yapımı Belçika çiftesini özenle yağlamasını, fişekliğine tek tek dizişini fişeklerini…Domuz avı için özel kurşun olur derdi.onlar ayrıydı.
Gece yarısı evin önüne gelen minibüse kadar gider,içindeki av köpeklerini görmek isterdim..genelde 2 gün sürerdi dönmeleri avdan. Heyecan içinde pencerede beklerdim. Gittikleri gibi yine gece dönerlerdi.Ben karşılardım bir tek babamı.Getirdiği ölü kuşlara pek bir üzülür,boyunlarındaki kementleri çözerek tek tek bir bezin üzerine yatırırdım sanki canlılarmış gibi. Bazen yaralı olanlar olurdu. Babamın yardımıyla tedavi eder, evde bulunan kafeste beslerdim.
Çocukluğum ne denli üzülsem de, av hayvanlarıyla geçti. babamla hep tartışırdım. O da bana her seferinde onlar avlanılmak için yaratılmış derdi. İkna olmazdım. Tuhaftır ki,babamı kaybettikten sonra Kulüpte onun adını yaşatmak için avcı oldum.Teskereli. Ama asla hiç bir kurşun sıkmadım hayvanlara…sadece babamın anısıydı bana kalan…
NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN…9 EKİM 2012 23.40

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi

Bazen çok şey düşünürsünüz. Düşündüklerinizi tekrar düşündüğünüzde, bazı şeyler için gereksiz, bazıları için gerekli dersiniz. Sonra tekrar düşünürsünüz sil baştan aynı şeyleri. Bu kez de, gerekli olanların gereksiz,gereksiz olanlarında ger

ekli olduğunu fark edip, hüzünlenirsiniz. Sanki boşa kürek çeker gibi. Bırakmak istersiniz kendinizi akıntıya…Ama olmaz…Bu kısır döngüde kendinizle hesaplaşmaya çalışırken, kaçırdıklarınızın sadece umutlarınız olduğunu fark edersiniz birden… Ne tarafa gideceğinizi bilemeden öylece kalakalırsınız bir başına ve çaresiz…yapacak bir şey yok, sus dediğinizde kendinize yeni bir ışık yanar bir yerlerden. Görmezsiniz…Zira beklediğiniz çok farklı bir şeydir ve beklediğinize değecektir demektesinizdir mütemadiyen…Avunur gidersiniz…
NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN…4 KASIM 2012 00.48

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi
Hayatı sorgulamak nedir ki…Önce içimizdeki kimdir, onu keşfetmeliyiz. Sorgulamaya,dürüstçe içimizdekinden başlamalıyız. Aynadaki suretimize dikkatlice bakmalıyız. Kimdir orada yansıyan. Tanıyormuyuz. Geçmişten geleceğe uzanan yelpazenin hangi kanadından dürüstçe söylüyoruz içimizdekini. Durup dinlediğimizde iç sesimizi, bize fısıldadıklarının hangisi canımızı acıtıyor,hangisi mutlu ediyor.Ayırdına varabiliyorsak bu seslerin , eminim doğru yoldayız. Bütün mesele kendimizi tanıyabilmekten geçiyor sanırım…
Dürüstçe…
NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN…6 KASIM 2012 22.14

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi

Yazlık sinemaları,şimdilerde konuştuğum gençlere anlattığımda, önce boş bakışlarla, sonra da ilginç gelmişcesine dinliyorlar.Yaz mevsimi geldiğinde, Cumartesi akşamları , ailece gittiğimiz ( Bir arada olmanın,o anlarda ne kadar kıymetli olduğunun ayırdına varamasak da )  sinemada, heyecanla izlediğimiz filmler ile müthiş güzel günlerdi.Bilhassa Akasya sinemasını çok severdim. Fındıkzade’ de idi. Şimdilerde yerinde Akasya koleji var artık.  Duvar dipleri boyunca sıra sıra Akasya ağaçları tahta sıraları kucaklardı yukarıdan aşağıya. Etraftaki apartmanların tüm balkonları dolu olurdu genelde film başladığında. Ne şanslılar diye gıpta ederdim o evlerde oturanlara. Bedava ve sürekli film izlemek güzel olmalıydı . Çocuk aklı işte. Şimdi olsa asla istemem. Zira çok yüksek bir ses düzeni vardı, açık  hava olduğu için. o evlerde konuşmak bile zorlaşırdı muhtemelen. Yanımızda götürdüğümüz minderleri yerleştirip tahta sandalyelere otururduk. Gecenin ilerleyen saatlerinde hava serinleyeceği için , mutlaka yazlık birer hırka alınırdı.Film arasında  gazoz alınırdı. Ateş gibi Çamlıca diye gazoz satan adamın gazozu da cidden sıcak olurdu. Ama yinede,filmin temposuna kapılıp yenilen çekirdeklerden sonra çok iyi gelirdi. Bu bir gerçek…Genellikle Western filmler gelirdi. John Wayne, Clint Eastwood, Jack Palance,Giuliano Gemma, Lee van Cleef, Charles Bronson,William Holden…Arada müzikaller,Frank Sinatra,  Rita Hayworth, Sophia Loren…Doris Day…Sinema çıkışı ise tam bir fotoğraflık karedir aklımda. Bütün bir sokak dolusu insanın  taşkınlık yapmadan evlerine dağılışı. şimdilerde mümkün değil. İnsanlar son derece birbirlerine  saygılıydı. Eve gelişimizde, kulağımda filmden sesler, yatağıma yattığımda hoş bir yorgunluk kaplardı beni. ..serin yaz gecesinde üşümek mi, tahta sandalyelerde her ne kadar minder de olsa, kıpırdamadan oturmak mı, yoksa farkında olmadığımız mutluluğun rehavetimiydi bu yorgunluk. …Her ne sebepten olsa da,güzel bir yorgunluktu…Özlenen,buruk bir tebessümle düşünülen…Anılar…

NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN…5 EKİM 2012   00.18

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi

Bu sabah tramvayda oturmuş gazetemi okumaktaydım. Yanımdaki koltuğa yaşlı bir amca ilişiverdi usulca. gazetemi okurken gözüm kayıverdi ona doğru.Ayakkabıları dikkatimi çekti ilkin, yumuşak kahverengi makosenler vardı ayaklarında. Gri kumaş bir pantolonu vardı. Ütülü, tertemiz. üzerinde de kanadyen bir gömlek. Birden bu görüntüler aldı götürdü beni yıllar evveline. Babama,babamlı anılarıma. Babacığım da tıpkı böyle giyinirdi. kanadyen gömlekleri çok severdi. O vakitler her yerde bulunmazdı kanadyenler. Bilhassa Sirkeci’de bir dükkan vardı sırf bu gömlekleri satan. Epey bir zaman önce böyle bir dükkan gördüm Sirkeci ‘de. Heyecanlandım. Babamla çok dolaşmıştım buralarda, özellikle Tahtakale’de. Yıl kaç derseniz, çok eski…70’ler…Enstitü’nün Resim Branşında okurken babacığım tüm resim malzemelerim için sık sık gelirdi Sirkeci ‘ye..Babam asla takım elbiselerinin pantolonlarını tek giymezdi. tek günlük pantolonlar diktirirdi terzisine. çok titiz ve temiz bir insandı. Kuralları olan tatlı-sert bir babaydı.Onun ciddiyet duvarını aşan tek çocuğuydum. Saatlerce bana çıktığı avlarda yaşadıklarını anlatırdı. Bir sonraki konuşmada bazen tekrarladıkları olsa da,ben susar aynı şevkle dinlerdim. İkimiz pazar günleri , kahvaltıdan epey sonra masa sohbetleri yapardık. Beraberinde babamın hazırladıklarını yerken. O anları özledim çok. Sonra amcayı süzmeye devam ettim belli belirsiz. Saçları bembeyaz,kısa kesilmişti. Kucağında sımsıkı tuttuğu şeffaf poşetin içinde bir minik tencere vardı. Belli ki hanımı, ona öğlen yemeğini hazırlamıştı. Gözlerim doldu. Babamın Şehremini Odabaşı ‘nda Dokur Han’da bir çözgü atölyesi vardı.Annem de ona yemek koymak ister ama babam çok az yediği için almak istemezdi. Bir tek şeye hayır demezdi.Çiğ börek. Tatar kanı bu olmalı.Dikkatimi gazeteye vermeye çalıştım. Olmuyordu. Aklım amcanın suretinde, babamdaydı. Onu ne denli özlediğimi kendimden utanarak farkettim. Sanki babama ihanet etmiş gibi hissettim kendimi. Aradan geçen yıllar köreltmemeliydi birşeyleri. Kendime ve babama karşı dürüst olmalıydım. Onunla dolu anılarımı oturup kendi hafızam  bulanıklaşmadan kaleme almalıydım. Bunu ona borçlu olduğumu düşündüm. pek şey gibi…Tek bildiğim gerçek onun desteğinin eksikliğini hayatım boyunca hissetmek ve hastalandığım zamanlar alnımda gezinen elinin sıcaklığının bana ne kadar iyi geldiği. Şimdi o el yok ve ben çok  çaresizim aslında…ne denli güçlü dursam da, babamın elinin sıcaklığını hissettiğim an gibi güçlü olamıyorum işte…

NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN… 3 EKİM 2012  23.50

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi

Hayatın yeknesak giden yanlarını bir kenara koyduğunuzda, aynanın sizi yansıtmayan bir yanından bakar gibi olursunuz dünyaya…sadece siz olmazsınız görüntüde.Her şey ya görmek istediğiniz gibi, yada olduğu gibidir yine.Orada,tam orta yerinde olmak istersiniz o an o görüntünün. Sonra ya cesaretiniz kırılır, ya da biri ya da birileri sizi kırdığından olsa gerek,kaybolmak isteği sarar yüreğinizi…Kaybolmak…ta ki varlığınızın yokluğu fark edilene dek…kimbilir belki de, farkedilmemek.İşte bu noktada,durup o aynadan kendinize bakmak istersiniz. Niye mi, yargılamak için elbet, ya acımasızca kendinizi,ya da hiç olmamış gerçeği…Bu sorgulama asla bitmez. ne yüreğinizde, ne gözlerinizde, ne de görmek istediğiniz her olayın özünde…ölene dek…
NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN…13 EYLÜL 2012