Oct
28
2010
Oct
28
2010
Oct
28
2010
Düşünüyorum yine.her zaman yaptığım gibi..genelde yoldayken düşünürüm..Ama haleti ruhiyem bazan bırakmaz peşimi..karartır perdeleri..Işık girmesin diye.azıcık ışık bile değmeden yüreğime..karanlıklar pusudan çıkıp sararlar beni.İşte böyle anlardan birindeyim yine..Yazmak istedim.Ne zaman moralim bozulsa yazmak isterim..Kimseyle paylaşamadıklarımı,söylemediklerimi, ya gözyaşlarıyla ya satırlarla akıtırım içime..Aslında insan iyiyken herşey yolundayken niye yazmazki.hata burda işte..Yazmaktan kastım paylaşmak..Benim paylaşma biçimim bu olduğundan olsa gerek…Zaten herşey güzelken paylaşabilsek,gerek kalmıyacak belki ..yıkılmayada..neyse..işte..karamsarlık nasıl olacaktı sonra ve keşfetmek yeniden hayalleri,yeşertmek umutları..Güzel bir gün başaldı dışarıda .Pencerenin ötesinde.hemen yanıbaşımda..Ama benim için şu an anlam ifade etmiyor bu güzellik.Rutin olanı yapacağım.Birazdan toparlanıp çıkacağım.Önümde uzun bir yol var,işime ulaşmak için.Orda huzurluyum aslında.neden derseniz,yazmak ve çizmek..Vazgeçilmezlerim.İşte bu yüzden..Ama insan bazı şeyleri kafasından atamıyorsa nerde olursa olsun.nafile…hayat bazan sizi sınır dışı edebiliyor işte
Bazan anlatamadıklarınızda bulursunuz kendinizi..Tıpkı aynalara baktığınızda yüzünüzün size yalan söylemediği gibi.Anlatamadıklarınızıda toplayıp beraberinizde düşersiniz bir başına yolunuza.Evet… yollara,uzun, zahmetli,virajlı, kah sevinçli,çoğunlukla elemli yollara…Nereye doğrumu yürürsünüz,bilemem.Ben kendi yolumu kaybettim.
11 Mayıs 2010 Salı, 07:37
Oct
28
2010
Az evvel mısır patlatıyordum kızıma.Tencereden gelen pıtırtıların sesi,yine aldı götürdü beni..Ne bu şimdi diyeceksiniz.Çok basit olaylar farklı ortamlara götürür beni.Bazan hiç olmadığım kadar uzaklara giderim.bazanda yanıbaşımdaki olayların farkına varmam.düşsel boyutlarda dolaşırken aslında tek derdim, hayatın acımasızlığından kaçmaktır.varolan sorumlulukların altında ezilmektedir kimi zaman bedenim ve ruhum.Bazanda mutluluğun bana ne kadar uzak bir kavram olduğunu düşünürüm.aslında en büyük mutluluk kendini sevmektir derler.Bir başına işe yaramadığını söyleyebilirim.evlatlarınız varsa ,onlarınsevgisi size fedakarlık boyutunda gelir.herşey onlar için olsun dersiniz.kendinizi yok sayarcasına.sonra birgün kendinizin ayırdına varırsınız birşekilde.Hayallere dalarsınız yeniden.Sonra geri gelir düşleriniz.Tencerenin pıtırtısı bitmiş ve siz tekrar dönmüşsünüzdür gerçeklere..Tramvayla eve dönerken ,insanları izledim.küçük notlar aldım defterime.Niyemi..Gün gelecek onları bir bütünde buluşturacağım.sinirli sinirli konuşuyordu biri telefonda.Kimbiir neydi..mevzuu.Okadar çokşey varki.hepimizin derinlerinde.Bilinmezlerimiz.Dışardan bakıldığında farklı pencerelerden göründüğümüz.oysa ne düşünürler bizim için.bazıları hayrandır.Bazıları yerinizde olmak ister sizin.Bazıları çekemez.Ya siz..siz nerdesinizdir o anlarda.yüreğinizhangi şekillerdedir.içinizden geçenleri nasıl söylesem der kıvranırsınız belki.belki saçmalama dersiniz kendinize.herşeyi söylemenin gereksizliğine inanmışsınızdır zira.Oysa söylenmelidir.Konuşmadan yitip giden hayatlarda ne büyük gizler saklıdır ve alıp başını gitmişlerdir artık.çok geçtir.Geri dönüşü olmayan yollardayürümeye başlamadan çözülmelidir diller ve yürekler…
24 Haziran 2010 Perşembe, 16:21
Oct
28
2010
Kim Ne Dedi Bilinmez: Duvarlar boyunca yürürken, yalnız olduğunuzu düşündüğünüzde, irkilirsiniz birden. Sokak lambasının ışığında gölgeniz aksetmiştir zira yere. Kendinizden dahi korkar bir halde adımlarınızı sıklaştırırken, içinizden geçenleri bile bilseler. Aslında kendinize bile itiraf etmeye korktuğunuz nice şey vardır yüreğinizde. Geçmişi sünger gibi çeken beyninizdeki odacıklar. Onların kapısını azıcık aralasanız lavlar gibi akıp sizi yaralamaya hazır anılar. Kapılarını sıkıca kapadığınızda da hep bir şeyler sizi dürter. Açsam, baksam. Sanki çok lazımmış gibi. Oysaki bencilizdir işte böylesine. Acı çektirmek isteriz kendimize. Bırakmayız kendimizi rahat. Ne bedenimizi, ne ruhumuzu. Sürekli gelgitler yaparız, geçmişten günümüze. Amaç yapılanlardan ders almak değildir oysa. Özlemek… Hayır. Belki çocukluğumuzu… Özleyebiliriz, ya da ilk gençlik yıllarını. Sonraları için aynı şeyi söylemek herkesin kendine kalmış. Kendi adıma… Kazanılmışlıkları bir kenara koyarsam, kaybettiklerim ağır bastığından olsa gerek… Kızgınlıklarım, kırgınlıklarım. Ama hepsi kendime. Bazen bunca zaman içinde en önemli kazanımlarımın evlatlarım olduğunu düşünürüm. Evet. Onlar. Anlatılması değişik bir duygu bu. Oysa ki oğlumu ilk kucağıma aldığımda bu benim mi demiştim… Uzun sürede bu fikre alışamamıştım. Hayat bizi alıp götürürken bir yerlere, aslında biz kendi kayığımızda, kendi küreklerimizin başındayızdır. Bazen ayırtına varırız, bazen de akıntıya kapılırız. Öyle ya da böyle, duvar diplerinde yalnızız. Bu gerçek kaçınılmayacak kadar açık. İtiraf etsin herkes kendine, kendinden bile sakladıklarını… Duvar diplerinden geçerken belki bir dosta rastlarsınız… Korkmayın. O kendinizsiniz. Yüzleşin. 24 Haziran 2010 Perşembe, 12:43
Oct
27
2010
Bugün düşündüm yine… Durmaksızın, her zaman yaptığım gibi… Kimim ben dedim kendime. Gittim aynaya baktım. Uzun uzun izledim kendimi. Aynadaki suretim çok anlamsız bakıyordu, çözmeye uğraşacak mecalim yoktu. Döndüm arkamı. Varsın o anlamsız kimlik orda kalsın dedim. Kendimi sorgulamak istiyordum oysa. Neydi beklediğim. Bazen istersiniz farkında olmadan birisinin yanı başınızda bitivermesini. Ama herhangi biri değil. Belki düşlediğiniz, belki beklediğiniz, belki de hiç olmayacak birinin varlığı. Sırf kendiniz istediğiniz için öyle olmasını kurguladığınız bir oyun belki de. Karşınızdakinin sureti canlanır beyninizde. O dilememektedir oysa… Başka boyutlardadır belki de. Bu karşınızdakinin kimliğine hangi kimliği giydirmeye çalıştığınızın resmidir beyninizde. Sonra uymaz tabii. Bozulursunuz düşlerinizdekine. Oysa haberi bile yoktur. Sizin bunca oynadığınız hayali oyunlardan. Gerçekle düşü birbirine harmanlayan beynim öyle inanmıştır ki… İste der. Bekle der. Kırılganlıklar gelir sıra sıra. Sessizce isyanlar. Neden mi! Bencillikten elbette. Oyuncağı kırılmış çocuk misali koskoca ben, öylece kalakalırım kendimle baş başa. Bazen düşünürüm yine. Sussam sonsuza kadar. Biriktirsem yine içimde benden taşan benleri. Belli etmesem hiç. Duyurmasam. Ne olur sanki! Ne mi olur! Benim canım çok yanar. İlk kez yanmadı ya bu can. Kol kırılır yen içinde derler. Ben bu sözün kitabını yazarım desem inanın abartmış olmam. Çok yenler eskittim. Çok kırıklar iyileştirdim. Faturası acı da olsa. Şimdilerde başka şeyler öğretiyorum kendime. Sabır denen müthiş olgudan payelenmek. Bunu başarmanın benim deli yüreğim için ne denli zor olduğunu bilsem de. Deneyeceğim. Israrla. Çünkü bunu başarırsam, biliyorum ki aynadaki suretimde bir anlam tezahür edecek. Bu da bana güzellikler olarak dönecek. Işıldayan bir çehrem olsun istiyorum… Çok mu şey istedim acaba! Artık bunu da düşünmek istemiyorum.
24 Haziran 2010 Perşembe, 01:00
Oct
26
2010
Nesrin Türedi 13 Temmuz 2010 Salı, 23:34
Oct
26
2010
Bugün sabahtan beri garip bir yalnızlık çöktü içime.Tarif edemediğim,kendi kendime bile itiraf edemediğim birşey.Sabahtan beri kurtulmata çalışıyorum bu duygudan.Desenlere dalıp günden kopmak istiyorum.Başaramıyorum.Başkalarıyla konuşurken bile yalnızım aslında.Kelimeleri sanki başka biri söylüyor benim yerime.Kendimi kendime yabancı hissediyorum birden.sanki vantrolog gibiyim.Kurgulanmış sözler sanki ağzımdan çıkan.İnsan bu kadarmı yabancı hisseder kendini.Bu kadarmı başka bir pencereden bakar kendine.
Tramvaydayım,ters oturuyorum yine, giden yönün aksine ve tersten izliyorum dünyanın akışını.Geri geri yürüyen çocuklar misali.yaparmıydınız sizde? Ben çok yapardım bunu.Annemle bir yere gittiğimde hep anneme yüzümü döner geri geri yürürdüm.Çok hoştu.Arkanda ne olduğunu bilememenin heyecanı ile atılan adımlar.Bazan ürkek bazan cesur.Tereddütlü veya coşkulu.
Laleli durağında yolcuların binmesini beklerken gözüm ilan panosuna takılıyor.Bir ağaç resmi var.Kalp şeklinde stilize edilmiş.Bir sürü şey çağrıştırdı bana.Yitirilmişleri,yitirmemek için uğraştıklarımızı.Herkesin hayatında olanları.Etrafımdaki insan kalabalığına döndü gözlerim.O kadar çok şey varki,anlatmak istediğim.herkesin dünyasında,farklı kanallarda,farklı alanlarda, farklı yoğunluklarda yaşananları.Offf dedim kendi kendime.Sanırım biraz derin bir of çekmişimki, yanımda oturan delikanlı dönüp bana baktı.İçimden daha çok yolun var evlat dedim.Anlarsın bir zaman gelir sende nedensiz oflanmıyacağını.
Çözülemeyenlerin arkasında,çözülmezlik yumağında kaybolup gitmek niye dedim. Bu sorularımın cevaplarını düşünmeyi bırakıp,tramvaydan indim. Önümde çıkacağım merdivenler uzanırken,bir an gerçek boyutundan döndüm yine merdivenlerin.Ağır ağır çıkmamız gereken ömür yolunu düşledim.
Bir ikinci offf çıktı yine.lakin birşey var aslında.Güzel olan şu ki,tüm bunları düşünebilmek ve yorulayabilmek.Nedenli güzelse,anlatmaya çalışmak vede anlaşılabilmekte bir o denli zor galiba…Yürüdüm gittim.Her zamanki gibi.Bir sonraki gün yine aynı yerden aynı şekilde geçebilme ihtimalimin olasılık hesaplarını yaparken.
06 Ağustos 2010 Cuma, 00:39
Oct
26
2010
Geçmişinizi gözlemlemeyin.Bırakın.Herşey orda kalsın.Annelerimizin sandıkları gibi.Hani içine konan o örtüler,danteller vs..Dönem dönem çıkarılıp havalandırılıp gerekirse yıkanıp ,ütülenip,kolalanıp yine itina ile bohçalara sarılıp konulan şeyler.Uzun yıllardır bu işlemleri bende yaptım dönem dönem tıpkı annem gibi.Anadan kıza geçen bir görev sanki.Düşünüyorum nekadar gereksiz şeylerle uğraşıyor kadınlar.Benmi …Yapmıyorum artık.Hoş..sandığımda yok.Bavullarda duruyor..ne yapıcağımı bilemediğim,kullanmadığım bir sürü şey.Çocuklarıma saklıyorum.Tıpkı annem gibi.Ne garip dimi.Onaylamadığım birşeyi yapıyorum istem dışı.İşte kendimizide böyle yok ediyoruz.Küflü düşünceleri dönem dönem çıkarıp, hatırlamak istemediğimiz sayfaları karıştırıyoruz.Sonra o düşünceler ve beraberinde gelen karmaşık duygularla baş edemeyip etrafımızdakilere çatıyoruz.Ne gereği var.neden kendimizi yoruyoruz.Neden geçmişe sünger çekemiyoruz.Çekmeliyiz.Yaşanmışlıklar orda dursun.Biz yolumuza bakalım.evimizde yaşıyalım.Misafir odasını misafirlere saklıyıp evini kendine yasaklayanlardan olmayın.Eviniz önce kendinizindir.her santiminde yaşayın.Keyif alın.Sandıkları açın.Tarih kokan ,naftalin kokularından kurtulup,onları kullanmayı,izlemeyi,paylaşmayı yaşayın.Ama asla beyninizdeki sandıklara dokunmayın.Kalsınlar yerli yerinde.Biz ömrümüzün kalanında neler olacak merakı ve telaşında olalım.Güzelliklere doğru.Yüreğimizde,merhamet ve sevgi varsa, doğruyu eğriden ayırabiliyorsak,işimizi seviyorsak,çevremizdekilere bir sıcaklık verebiliyorsak…İşte bu..Hayat aslında herkesin yorumladığıdır ve asla geriye bakmamak gereken biryoldur.Geriye bakarken bu yolda düşüvermek var zira.
NESRİN TÜREDİ 8 AĞUSTOS 2010
Oct
26
2010
Bazı zamanlarda düşündüğünüzde sizede olurmu bilmem.Oluyordur muhakkak ki.Neden kafanıza takıldığını düşünürsünüz çevirip çevirip kurcaladığınız konuların. Aslında kendimiz yaparız.Kuruntular,şüpheler, içimizi bir kurt gibi kemirirken bizde buna seyirci kalırız.İsteriz yani.Hoşumuza gider adeta kendi kendimize senaryolar yazmak, kuruntulanmak.acı çekmek,ağlamak..vs,vs..ne kadar olumsuzluk varsa yükleriz beynimizdeki odalara..Yanında ekstra yürek çarpıntıları, başağrıları,uykusuzluklarda hediyesi.Günler sürer bu hal bazan.Bir ara bulutlar aralanır sisler arasındaki beynimizin sahnesinde.Bulanıklık netleşir.Kısacık bir an,duyduğumuz kısacık bir sözle mutluluğa dönüşür.Bu mutlukta kısa sürer.Çünki o kadar kısadır ki ışığın geçişi.An gibi.Göz kırpması gibi.Karanlığın bilinmezinde …yürüken düşmemek için,önünüzü görmeniz için Tek çare vardır.Kendiniz.Çözümsüz mevzuları, kenara koymak ve hiçbirşey olmamış gibi değil ama,sanki çare bulabilecekmişsinizcesine yola devam etmek.Burda önemli olan keşfetmektir.İstediğinizi ,amacınızı.Kilitlenmek sadece ve sadece o konuya.Burda; sabit fikirmi diyebilirsiniz.Gerekirse evet.Bazan nedense sabit fikirli olmanın bazı yerlerde şart olduğunu bile düşünüyorum artık. İnatçı kimliğimin bana getirileri kadar götürüleride oluyor tabiki.Buna birde bende olmayan bir erdemi sabırı eklersek.Ahh bir başarabilsem dediğim bir haslettir.Sanırım yavaş yavaş alışıyorum..Öğrenmemde katkısı olanlar ..Haberleri bile yoktur ama…Bunca sabrın ve bunca kabusun bir bedeli olmalı.Kendimi ödüllendirebilseydim… NESRİN TÜREDİ 7 AĞUSTOS 2010 İSTANBUL
Oct
26
2010