Archive for October, 2012

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi

Yazlık sinemaları,şimdilerde konuştuğum gençlere anlattığımda, önce boş bakışlarla, sonra da ilginç gelmişcesine dinliyorlar.Yaz mevsimi geldiğinde, Cumartesi akşamları , ailece gittiğimiz ( Bir arada olmanın,o anlarda ne kadar kıymetli olduğunun ayırdına varamasak da )  sinemada, heyecanla izlediğimiz filmler ile müthiş güzel günlerdi.Bilhassa Akasya sinemasını çok severdim. Fındıkzade’ de idi. Şimdilerde yerinde Akasya koleji var artık.  Duvar dipleri boyunca sıra sıra Akasya ağaçları tahta sıraları kucaklardı yukarıdan aşağıya. Etraftaki apartmanların tüm balkonları dolu olurdu genelde film başladığında. Ne şanslılar diye gıpta ederdim o evlerde oturanlara. Bedava ve sürekli film izlemek güzel olmalıydı . Çocuk aklı işte. Şimdi olsa asla istemem. Zira çok yüksek bir ses düzeni vardı, açık  hava olduğu için. o evlerde konuşmak bile zorlaşırdı muhtemelen. Yanımızda götürdüğümüz minderleri yerleştirip tahta sandalyelere otururduk. Gecenin ilerleyen saatlerinde hava serinleyeceği için , mutlaka yazlık birer hırka alınırdı.Film arasında  gazoz alınırdı. Ateş gibi Çamlıca diye gazoz satan adamın gazozu da cidden sıcak olurdu. Ama yinede,filmin temposuna kapılıp yenilen çekirdeklerden sonra çok iyi gelirdi. Bu bir gerçek…Genellikle Western filmler gelirdi. John Wayne, Clint Eastwood, Jack Palance,Giuliano Gemma, Lee van Cleef, Charles Bronson,William Holden…Arada müzikaller,Frank Sinatra,  Rita Hayworth, Sophia Loren…Doris Day…Sinema çıkışı ise tam bir fotoğraflık karedir aklımda. Bütün bir sokak dolusu insanın  taşkınlık yapmadan evlerine dağılışı. şimdilerde mümkün değil. İnsanlar son derece birbirlerine  saygılıydı. Eve gelişimizde, kulağımda filmden sesler, yatağıma yattığımda hoş bir yorgunluk kaplardı beni. ..serin yaz gecesinde üşümek mi, tahta sandalyelerde her ne kadar minder de olsa, kıpırdamadan oturmak mı, yoksa farkında olmadığımız mutluluğun rehavetimiydi bu yorgunluk. …Her ne sebepten olsa da,güzel bir yorgunluktu…Özlenen,buruk bir tebessümle düşünülen…Anılar…

NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN…5 EKİM 2012   00.18

GÜNLÜKTEN…

Author: nturedi

Bu sabah tramvayda oturmuş gazetemi okumaktaydım. Yanımdaki koltuğa yaşlı bir amca ilişiverdi usulca. gazetemi okurken gözüm kayıverdi ona doğru.Ayakkabıları dikkatimi çekti ilkin, yumuşak kahverengi makosenler vardı ayaklarında. Gri kumaş bir pantolonu vardı. Ütülü, tertemiz. üzerinde de kanadyen bir gömlek. Birden bu görüntüler aldı götürdü beni yıllar evveline. Babama,babamlı anılarıma. Babacığım da tıpkı böyle giyinirdi. kanadyen gömlekleri çok severdi. O vakitler her yerde bulunmazdı kanadyenler. Bilhassa Sirkeci’de bir dükkan vardı sırf bu gömlekleri satan. Epey bir zaman önce böyle bir dükkan gördüm Sirkeci ‘de. Heyecanlandım. Babamla çok dolaşmıştım buralarda, özellikle Tahtakale’de. Yıl kaç derseniz, çok eski…70’ler…Enstitü’nün Resim Branşında okurken babacığım tüm resim malzemelerim için sık sık gelirdi Sirkeci ‘ye..Babam asla takım elbiselerinin pantolonlarını tek giymezdi. tek günlük pantolonlar diktirirdi terzisine. çok titiz ve temiz bir insandı. Kuralları olan tatlı-sert bir babaydı.Onun ciddiyet duvarını aşan tek çocuğuydum. Saatlerce bana çıktığı avlarda yaşadıklarını anlatırdı. Bir sonraki konuşmada bazen tekrarladıkları olsa da,ben susar aynı şevkle dinlerdim. İkimiz pazar günleri , kahvaltıdan epey sonra masa sohbetleri yapardık. Beraberinde babamın hazırladıklarını yerken. O anları özledim çok. Sonra amcayı süzmeye devam ettim belli belirsiz. Saçları bembeyaz,kısa kesilmişti. Kucağında sımsıkı tuttuğu şeffaf poşetin içinde bir minik tencere vardı. Belli ki hanımı, ona öğlen yemeğini hazırlamıştı. Gözlerim doldu. Babamın Şehremini Odabaşı ‘nda Dokur Han’da bir çözgü atölyesi vardı.Annem de ona yemek koymak ister ama babam çok az yediği için almak istemezdi. Bir tek şeye hayır demezdi.Çiğ börek. Tatar kanı bu olmalı.Dikkatimi gazeteye vermeye çalıştım. Olmuyordu. Aklım amcanın suretinde, babamdaydı. Onu ne denli özlediğimi kendimden utanarak farkettim. Sanki babama ihanet etmiş gibi hissettim kendimi. Aradan geçen yıllar köreltmemeliydi birşeyleri. Kendime ve babama karşı dürüst olmalıydım. Onunla dolu anılarımı oturup kendi hafızam  bulanıklaşmadan kaleme almalıydım. Bunu ona borçlu olduğumu düşündüm. pek şey gibi…Tek bildiğim gerçek onun desteğinin eksikliğini hayatım boyunca hissetmek ve hastalandığım zamanlar alnımda gezinen elinin sıcaklığının bana ne kadar iyi geldiği. Şimdi o el yok ve ben çok  çaresizim aslında…ne denli güçlü dursam da, babamın elinin sıcaklığını hissettiğim an gibi güçlü olamıyorum işte…

NESRİN TÜREDİ…GÜNLÜKTEN… 3 EKİM 2012  23.50